Zülfü Livaneli, Mardinli Hüseyin’in IŞİD zulmünü iliklerine kadar yaşamış Ezidi kızı Meleknaz’a duyduğu aşkı anlatmış romanında... Ama bize aslında ‘Ezidi halkı diye bir halk var, yok olmak üzereler, haksızlığa uğruyorlar’ demek istemiş. Üstelik bunu sıkmadan, yormadan, o kadar şahane anlatmış ki; sevda ile acının içiçe geçtiği bu Ortadoğu romanını okudukça, ‘vay be’ demeden duramıyorsun.. Kitapta bilge bir kişiliğin yaptığı tespit ise çok yerinde. Şöyle diyor o kişi: “Harese nedir bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Develerin çölde çok sevdiği bir diken vardır. Deve, dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı, dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi tadına doyamaz… Ortadoğu’nun adeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini ödürdüğünü anlamaz. Kendi tadının kanından sarhoş olur...” İlginçtir, romanı okuduğum gün bir defile haberi ...